Modern radyoterapinin amacı uygulama bölgesindeki hastalıklı dokunun etkisizleştirilerek ortadan kaldırılması ve sağlıklı dokuların zarar görebileceği radyasyon eşik değerleri aşılmadan fonksiyonlarının devamının sağlanmasıdır. Teknolojinin gelişmesine ve ilerlemesine paralel olarak iki boyutludan dört boyutlu radyoterapiye teknik yeteneklerimiz gelişimiştir. Günümüzde on beş yıl öncesiyle kıyaslanamayacak bir doğruluk ve etkinlik ile uygulanan radyoterapilerle daha yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir.

Eskiye göre en büyük avantajlarımızdan biri bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme tetkiklerinin tedavilerimizde kullanılabilir şekilde gelişmesidir. Elde edilen kesitlerde riskli sağlıklı dokuları ve radyoterapi uygulayacağımız tümörlü bölgeyi çok iyi belirleyebiliyoruz. Bugün kullanımımızda olan teknolojilerle yetkin doktorlar olarak tepeden tırnağa kadar her tümörlü alanda doğrulukla tedaviye katkı sağlayabiliyoruz. Tedavilerimizi belirlerken tümörün yerine, büyüklüğüne, içinde ya da yanında olduğu organa, çevresine yayılım riskine bağlı olarak karar veriyoruz.  Basit bir benzetme ile, nasıl kalori ihtiyacına göre yiyebilmek için baştan bir hesap yapmak gerekiyorsa, uygulayacağımız tedavide de ihtiyacımız olan etkili dozu verirken sağlıklı dokuların korunmasını da öncelikle düşünüyoruz, bunu gerçekleştirebilmek için çalışıyoruz.

Çevre organları koruyarak yapacağımız, çok seçici ve yalnız hastalıklı alanları hedefleyen tedavilere kabaca “nokta atışı tedaviler” diyebiliriz. Hedefin her gün aynı tekrarlanabilirlikle ışınlanmasını da tedavi cihazımızda elde edilen nitelikli görüntülerle sağlayabiliyoruz, buna görüntü kılavuzluğunda radyoterapi diyoruz. Tedavi cihazımızdaki görüntülemeleri tedavinin mükemmel bir doğrulukla olması için  radyoterapi sürecini izlemek ve modifiye etmek için kullanıyoruz. Tedavi cihazımızda elde ettiğimiz direkt filmler ve tomografilerden yararlanıyoruz.

Eğer uygulayacağımız nokta atışı radyoterapiyi çok küçük bir alana uygulayacaksak, örneğin bir beyin metastazını ya da erken evre bir akciğer kanserini tedavi edeceksek, bu tedaviye radyocerrahi diyoruz, çok yüksek etkinlikte radyoterapi dozunu bir bölgeye odaklamış oluyoruz. Cerrahi gibi çok etkili ve kısa süren bir girişim olduğu için radyocerrahi olarak adlandırıyoruz. Genel bir isimlendirme ile stereotaktik tedaviler diyebiliyoruz. Bir ya da beş sefer arasında uygulandığında stereotaktik radyocerrahi, altı on gün arasında ise stereotaktik radyoterapi olarak isimlendiriyoruz. Hem beyin hem de vücut tümörlerinde tedavi edilen tümörlü bölgeyi ve risk altındaki sağlıklı dokuları daha keskin sınırlarla belirleyerek ve izleyerek, daha güvenli stereotaktik tedaviler uygulanabiliyoruz. Örneğin beyin, akciğer, karaciğer, prostat, kemik gibi organlarda endikasyon olması durumunda kısa bir sürede, etkin bir tedaviye ulaşma imkanı sağlamış oluyoruz.

Tedavilerimizi uyguladığımız cihazlar merkezden merkeze farklılık gösterebiliyor, ama ülkemizdeki radyasyon onkologlarının ve birlikte çalıştıkları fizik-teknik ekiplerin, bugünün modern radyoterapisini hastalarımıza rahatlıkla ve güvenle uygulayabilecek durumda ve düzeyde olduğunun bilinmesi gerekiyor. Stereotaktik radyocerrahi ve radyoterapileri günlük pratiğimizde uygulayan radyasyon onkologları olarak, hedefi daha iyi belirlediğimizi, etkin ve daha güvenli şekilde ışınladığımızı ve kritik dokuları koruduğumuzdan emin olabildiğimizi söyleyebiliriz.